Gebelikte beslenme diğer dönemlerdeki beslenmeden çok daha önemlidir.
Bebeğin tek besin kaynağı vardır; anne… Gebelikte beslenme hem bebeğin büyüyüp olgunlaşması, hem de annenin gereksinimlerinin karşılanması nedeniyle dikkat edilmesi gereken bir konudur. Uygun kilodayken gebe kalan sağlıklı bir kadında doğru beslenme ile gebeliğin sonunda yaklaşık 9-12 kilo civarında bir ağırlık artışı görülür. Gebeliğin değişik safhalarındaki ihtiyaçlar dolayısıyla, bu artış ilk üç ay içinde ayda 1 kg ve ikinci ve üçüncü üç aylarda ise ayda 1 ile 1,5 kg düzeyinde tutulmalıdır. Aşırı bir ağırlık artışı hem annede hem de bebekte istenmeyen sonuçlar doğurabilmektedir. Her şeye rağmen gebeliğin özel bir diyeti olduğu söylenemez. Gebelik ne beslenme alışkanlıklarının ne de damak zevkinin değiştirilmesini gerektirmez. Fakat dengeli ve çeşitli beslenmeye dikkat edilmelidir, bunun için de doğal, taze, bol çeşitli ve sıvı içeren besinler tüketilmelidir. Su, temel bir besin maddesidir. Suyu ve sıvı gıdaları gebelik öncesi döneme göre daha fazla oranda almanızın çok sayıda yararları vardır. Su, vücuttaki zararlı oksijen radikallerini azaltır (antioksidan özellik), idrar yollarının temizlenmesini sağlar, olası kabızlık sorununu önler. Özellikle yaz aylarında halsizlik şikayetlerini azaltır.
Gebelikte Önerilen Besinler
Kaçınılması Gereken Besinler:
Protein içeren besinler:
Proteinler, organizmanın temel yapı taşlarıdır. Vücudunuzun bütün dokularını oluşturur ve yeniler. Bebeğinizin gelişimi için de en temel besin türüdür. Kırmızı ya da beyaz et (dana veya koyun eti, tavuk, balık), yumurta, süt ve süt ürünleri, baklagiller, ceviz, fındık, yerfıstığı, ekmek ve tahıllar, başlıca protein kaynaklarıdır. Bitkisel proteinler, hayvansal proteinlerle aynı biyolojik değeri taşımaz. Yalnız başına tüketildiklerinde hayvansal kaynaklı proteinlerin yerini dolduramaz. Sadece kırmızı etin yenmediği vejetaryen beslenme şekli, gebelikte sakınca oluşturmayabilir, ancak tavuk veya balık etini, süt ve süt ürünleri gibi bütün hayvansal gıdaların yenmediği katı vejetaryenlik, gebelikte kesinlikle sakıncalıdır ve kaçınılmaz beslenme yetersizliklerine ve bebekte büyüme ve gelişme geriliğine neden olur.
Lipit (yağ) içeren besinler:
Bunlar, tabii ki sıvı yağlar (mısırözü yağı, zeytinyağı, çiçek yağı), tereyağı, margarin, ayrıca tam yağlı sütler, yağlı etler, yağlı balıklar (tonbalığı, levrek, vs.), çerez türleri (ceviz, fındık, badem, fıstık) ve yumurta sarısıdır. Yağlar temel besin maddesi olup dengeli beslenme için gereklidir. Ama az miktarda olmak kaydıyla. Karbonhidrat (glikoz,şeker) içeren besinler: Her türlü hamur işleri, pastalar, şekerlemeler, ekmek, bal, reçel, pirinç, patates, nişastalı yiyecekler, pilav, makarna, tatlılar, olgun meyveler, başlıca karbonhidrat kaynaklarıdır. Ayrıca meyvelerden muz, üzüm, erik, incir, hurmada bol miktarda bulunur. Bu besinlerden aşırıya kaçmamak üzere almaya devam edilebilir. Eğer çok kilo almaya başlarsanız, ilk olarak azaltmaya başlamanız gerekenler bunlardır.
MİNERALLER:
Demir: Gebelik sırasında kan hacmi %50 oranında artar ve rölatif bir anemi tablosu oluşur. Bunu ve bunun belirtilerini gidermek için gebelik boyunca düzenli demir alımı çok gereklidir. Ayrıca gebeliğin ikinci yarısında bebek, demir depolarını oluştururken annenin demir depolarından kullanır. Demir eksikliğiyle doğan bebekte halsizlik, meme emememe görülür ve dolayısıyla gelişimi yavaşlar. Ancak gıdalarla demir ihtiyacı karşılamak çok fazla kalori alımı sonucunu doğuracağından gebelikte demir tedavisi önerilir. C vitamini demir emilimini arttırdığından turunçgiller, domates gibi C vitamininden zengin gıdalardan da alınmalıdır. Kalsiyum: Kemik ve diş gelişimi için çok gerekli bir maddedir. Ayrıca kas dokularının kasılma fonksiyonunun sağlanmasında ve kan pıhtılaşması mekanizmasında önemli rolleri vardır. Karnınızdaki bebeğin iskelet sistemi ve dişlerinin gelişimi için yeterli miktarda kalsiyum almanız gereklidir. Bu gereksinim, dengeli beslenmeye ek olarak günde en az bir bardak süt içmekle sağlanabilir. Süt içmekte zorlanıyorsanız yoğurt, ayran ve peynir gibi süt ürünleriyle de karşılayabilirsiniz. Ancak unutmayın; sütte daha fazla kalsiyum vardır ve sütün içindeki proteinler ve laktoz denilen süt şekeri de gebelikte çok faydalıdır. Özellikle üçüncü trimesterde bebeğin iskelet sistemi ve diş gelişimi en hızlı aşamasındadır ve kalsiyum gereksinimi önemli ölçüde artar. Bu nedenle günlük süt tüketimi de yarım litreye (yaklaşık iki su bardağı) çıkmalıdır. Ancak şu da bilinmelidir ki, hamilelikte fazla miktarda süt içmek gereksizdir. Süt; kalsiyum, protein ve vitaminleri bol miktarda içerdiği gibi yağ da içermektedir. Dengeli beslenmenize rağmen günde yarım litreden fazla süt içiyorsanız, gereğinden fazla kilo almanıza sebep olur. Flor: Gebelik sırasında bebeğin dişlerinin oluşumu ve ileride sağlamlıkları için gebeliğin ikinci yarısında günde 2,2mg. flor alınması önerilmektedir, ancak bu konuda tam bir görüş birliği yoktur. Emziren annelerin flor alması, anne sütünde flor oranını arttırmaz. Sodyum: Sofra tuzunda bulunan temel bir mineraldir. Gebelikte sodyum eksikliği, diüretik (idrar söktürücü) ilaç alımı olmadıkça çok nadirdir. Preeklampsi durumundan korunmak için diyetteki ekstra tuzu azaltmak gerekir. Tam tuzsuz diyet, sodyum alımını azaltacağından, zararlı bile olabilir. Bu nedenle preeklampsi korunmasında önerilen, yemek pişirme sırasında normal miktarda tuz konması, sofrada yeniden eklenmemesidir. Magnezyum: Besin maddelerinde yaygın olarak bulunduğundan dengeli beslenen bir anne adayında takviye edilmesine gerek yoktur. Ancak bazen gebeliğe bağlı kas kramplarında, etki mekanizması tam olarak açıklanamamasına karşın, düşük doz magnezyum verilmesi etkili olabilmektedir. Fosfor: Besinlerin içinde yaygın olarak bulunan bir madde olduğundan ileri derecede beslenme yetersizliği ve böbrek yetmezliği hastaları hariç, fosfor eksikliği çok ender görülür.
VİTAMİNLER:
Bütün vitaminlerin eksikliği kadar fazlası da sorun yaratabilir. Bu nedenle doktor tavsiyesi dışında vitamin kullanılmamalıdır. A vitamini: Sütte ve türevlerinde, tereyağında (taze ve pişmemiş), özellikle balık, kuzu ya da dana karaciğerinde, maydanoz, lahana, ıspanak, marul, havuç, domates gibi sebzelerde bulunur. B grubu vitaminler: Bu vitamin grubunun da bebeğin gelişimi için yararları bilinmektedir. Eksikliklerinin anne sağlığında çeşitli sorunlar çıkarması olasıdır. Çeşitli sinir ağrıları, kramplar gibi. Tahıl tohumları, kuru sebzeler, buğday B vitamini bakımından zengindir. [Köy ekmeği normal ekmekten daha çok B vitamini içerir.] C vitamini: Meyvelerde, çiğ sebzelerde, özellikle limon, portakal, greyfurt, domates, frenk üzümünde, maydanoz ve lahanada bulunur. D vitamini: Kalsiyumun vücutta kalmasını sağladığı için önemlidir. Günlük besinler çok az miktarda D vitamini içerirler. Bu vitamini, özellikle güneş ışınlarının etkisiyle organizmanın kendisi üretir. Bu yüzden, D vitamini eksikliğine en iyi ilaç açık hava ve güneştir. Ülkemiz iklim itibariyle güneşli olduğundan D vitamini eksikliğine pek sık rastlamamaktayız. E vitamini: Marul, dereotu, pirinç ve tahıl tohumları, yumurta sarısında ve karaciğerde bulunur. Yetersizlik durumuna hemen hiç rastlanmaz. K vitamini: Yeşil salata, lahana, ıspanakta bulunur. Doğumun tahmin edilen tarihinden önceki 6 hafta boyunca K vitamini eklemesini gerektiren bazı epilepsi tedavisi durumları dışında, yetersizliğine pek rastlanmaz. Folik asit: Marul, ıspanak, ceviz, badem, kavunda bulunur. Peynir, özellikle ekmek kabuğu, lahana, yeşil biber de çok iyi birer folik asit kaynağıdır. Folik asit, kan hücresi yapımında, aminoasit yapımında ve hücrelerin yenilenmesinde çok önemli görevler üstlenir. Gebeliğin ilk trimesterindeki (ilk 12 haftasında) folik asid eksikliği, bebeklerde nöral tüp defekti (NTD) adı verilen omurga defektlerine yol açabilmektedir. Bu nedenle gebelik öncesi 3 ay boyunca ve gebeliğin ilk 12 haftasında günde 400mg. folik asid kullanımı önerilmektedir.
Sağlıklı Günler Dileğiyle…
Tüm sorularınız ve randevu talepleriniz için bizimle iletişime geçebilirsiniz.
444 0 714
Fethiye Mah. Ulu Cad. No:1 Nilüfer BURSA/TÜRKİYE